Welcome to WordPress. This is your first post. Edit or delete it, then start writing!
Blog
-
Fontlar
Play – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Yatra One – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Russo One – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Black Ops One – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Big Shoulders Text – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Goldman – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Bruno Ace – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Bruno Ace SC – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Tilt Neon – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Barriecito – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Stick No Bills – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Rubik Moonrocks – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Audiowide – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Danfo (Yok) – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Gajraj One – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Honk – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Gruppo – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Caveat – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Just Me Again – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Shadows Into Light Two – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu
Nova – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air English Page with variations
Noto Sans – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu – variations
Noto Serif – ABCĞÜŞİÖÇI – abcğüşiöçı – Aura Air – TopFiyt – Sadi Kündüroğlu – variations
-
4 Yönetim İlkesi / Hikayesi
Hayat memat dersleri😉
LÜTFEN HİKAYELERDEN ZİYADE ÇIKARTILACAK DERSLERE ODAKLANALIM.
Hikaye 1
Adamın biri tam duşa girmek üzeredir ve karısı da duşunu almış olarak kabinden çıkmaktadır ki, kapının zili çalar.
Kapıya kimin bakacağı konusunda ufak bir tartışma sonrasında kadın pes eder. Üzerine bir havlu alarak merdivenleri aşağı iner ve kapıyı açar. Gelen eşinin arkadaşı x’tir.
Kadın daha selam veremeden x “havlunuzu üzerinizden yere düşürürseniz size anında 500 Euro veririm” der.
Kadın bir müddet tereddüt eder, fakat adrenalinin verdiği heyecan ve alacağıpara ile yapabileceklerinin anlık hayaliyle havlusunu düşürür.
X memnuniyetle bakar, 500 Euro verir ve gider:
Yaşamış olduğu olayın ve kısacık bir süre içerisinde edinmiş olduğu ufak servetin heyecanıyla merdivenleri yukarı çıkarak banyoya geri döner.
Hala duşta olan eşi ona kimin geldiğini sorar. “Arkadaşın x” diye cevap verir kadın.
“Çok iyi, ona borç verdiğim 500 Euro’yu getireceğini söylemişti, onu getirdi o zaman.”
1. Hikayeden çıkartılacak ders :
***Eğer bir ekipte çalışıyorsanız bilgiyi saklamayın, paylaşın. Karar mekanizmasında belirleyici olabilir.
Böylece yanlış anlaşılmaların ve dışarıya karşı kötü duruma düşmenin önüne geçebilirsiniz.***
***
Hikaye 2
Aracının direksiyonuna geçip kiliseye gitmek üzere yola koyulan rahip yolda yürümekte olan bir rahibeye rastlar.
Aracını durdurur ve kiliseye kadar onunla gelmek isteyip istemediğini sorar. Kadın arabaya biner ve bacak bacak üstüne attığında bacaklarının güzelliği ortaya çıkar.
Rahibin gözü kayar ve bakayım derken kısa bir süre için aracın kontrolünü kaybeder. Aracı tekrar kontrol altına aldıktan sonra sağelini rahibenin bacağı üstüne koyar.
Rahibe ona bakar ve şöyle der : “Rahip, 129. ayeti hatırlıyor musunuz ?”
Utançtan kıpkırmızı olan rahip derhal elini çekerek rahibeye özürlerini sıralar.
Bir müddet sonra aklı tekrar karışır ve rahibenin bacağına tekrar dokunur vites değiştirme bahanesiyle ve rahibe aynı soru ile karşılık verir :
“Rahip, 129. ayeti hatırlıyor musunuz ?”
Utancından yine kızaran rahip elini çeker ve “af edersin kardeşim insanoğlu zayıf düşebiliyor” der.
Kiliseye vardıklarında rahibe arabadan iner ve tek kelime söylemeksizin, ancak çok manalı bir bakış fırlatarak kaybolur.
Rahip aceleyle içeriye koşturur ve bir İncil alarak 129. ayeti açar okumak için.
129. ayet şöyle demektedir :
İleriye gidiniz, daha yukarlarda arayınız.
Orada güzellikler bulacaksınız.
2. Hikayeden çıkartılacak ders :
***Görev alanınızla ilgili her zaman bilgili olun, aksi taktirde fırsatları kaçırabilirsiniz.***
***
Hikaye 3
Pazarlamacı, şef sekreter ve şirket müdürü bir öğlen paydosunda lokantaya doğru yürümektedirler.
Parktaki banklardan birinin üzerinde sihirli bir lamba bulurlar. Lambayı ovarlar ve gerçekten de lambadan cin çıkar.
Aslında kişiye 3 dilek hakkı veriyorum ama sizler üç kişi olduğunuz için hepinizin birer dileğini gerçek yapacağım” der cin.
Şef sekreter arsızca atılarak “önce ben” diyerek sıranın önüne yerleşir. “Bahamalarda, muhteşem bir sahilde tatil yapmak istiyorum.
Tatilim hiç bitmesin ve hiçbir dert hayatıma girmesin” diye dileğini ifade eder.
Ve hoop, ortadan kaybolur.
Şimdi de pazarlamacı atılır ve “şimdi sıra bende” der.
“Hayallerimdeki kadınla Tahiti sahillerinde Pina Colada içmek istiyorum” der ve hoop, o da ortadan kaybolur.
“Şimdi sıra sende” der cin şirket Müdürüne.
“Bu iki salağı öğleden sonra işlerinin başında görmek istiyorum” der müdür.
3. Hikayeden çıkartılacak ders :
***Üstünüz olan birinin her zaman için önce konuşmasına izin verin.***
***
Hikaye 4
Bir mafya babası evli bir kadınla ilişki kurmuş. Bir gece kocası yok diye kadının evine gitmeye karar vermiş ve adamlarına “Ben içeri girdikten sonra hemen büyük bir branda ayarlayın ve pencerenin hemen altına dört ucundan gerin” demiş.
Sonra da ne yapacaklarının talimatını vermiş:
“Kadının kocası gelirse kapıyı bir kere çaldırın, ben aşağıya atlayacağım, yakalanıp karizmayı çizdirmeyelim… Tamam mı?”
Adamları, “Başüstüne patron” demişler. Mafya babası kadının evine girmiş, tam yatağa uzandığı anda evin kapısı çalınca bizimki kendini tereddütsüz pencereden donla 4. kattan aşağı fırlatmış.
Kadın üzerine alelacele bir şey alıp kapıyı açmış ki karşısında patronun
adamlarından biri…
“Yenge” demiş adam mahcup bir şekilde önüne bakarak,
“Patrona söyle branda bulamadık!”
4. Hikayeden çıkartılacak ders :
***Ekibini becerikli ve de çözüm üretebilen bilgili insanlardan kuracaksın…***
-
Web Sitesi: Sil Baştan
Projen hazır, çalışmaya başlıyorsun…
İlk iş: Bi web sitesi!Zzss
Öyle ya, tanıtmak gerek er ürerssssününü.
Hemen bilgisayarzın
[efn_note]
test this[/efn_note]
karşısına geçtin ve “Web sitesi kurmak için ne yapmalıyım?” diye düşünmeye başladın. Projeyi yazarken “web sitesi kurulacak” ibaresini ne de kolay geçiştirmişsin!“Ol” deyince olmuyormuş 1meğerse. Ne de çok düşünülmesi gereken şey varmış!
Eğer sen de yeni girişimcilerden isen, Starbucks ‘ın bir köşesinde (bence “overrated”) kahveni yudumlayıp düşünmeye başlamışsındır.
…
… araya birazcık araştırma girdikten sonra:
“Aaa… WordPress varmış hayat kurtarıcı! Hatta Joomla, Drupal, vs. vs. Niye korkutuyorsunuz ki Sadi Bey?”
W
Korkutmuyorum, ama önceliklerini en baştan belirlemen gerektiğini anlatmaya çalışacağım.
Web sitenin renk seçimi, grafikleri, dizaynı, menüleri, metinleri, sloganları, reklam alanları ve bilumum içeriklerini oluşturmak için uzun geceler seni bekliyor. Ancak web sitesi dediğin sadece bu kadarcık mı? Bir web sitesi sadece içerikten mi oluşur?
Hayır tabi ki. Öncelikle web sitenizin ne işe yarayacağını saptayın.
– Kaç kişi bakacak web sitenize?
– Site dinamik mi olacak, statik mi?
– Form kullanılacak mı?
– Veritabanı lazım mı?
– Reklam alacak mısınız?
– Siteyi tanıtmak için reklam verecek misiniz?
– ve bunlara benzer onlarca soru daha sor kendine.
Sitenin ne işe yaracağına karar verdikten sonra siteyi nerede barındırman (hosting) gerektiğine karar vermen gerekecek.
Hemen esas konuya geçeyim. Siten eğer statik ve basit bir site olacak ise, alan adını (domain) aldığın şirketten barındırma da (hosting) almanı öneririm. Ziyaretçi sayısı az, anlık bant genişliği düşük barındırma hizmetleri zebil gibi. İyi bir barındırma hizmeti nasıl seçilir adlı yazımda bundan bahsedeceğim.
Ama “web sitesi projemin kilit noktalarından. Şimdi olmasa bile ileride çok ziyaretçim olacak” diye düşünüyorsan, işte sana çözüm. Hatta iki tane:
cloud.google.com
aws.amazon.com
Bilenler bilir, “dedicated server” kavramı artık tarihe gömülüyor. Yani artık “bir barındırma şirketinin bir odasında, bir bilgisayar sahibi olmak” kavramı değişti. Artık web siteleri bulutlarda barındırılıyor. Peki nedir google ve amazon’un diğer bulut barındırıcılardan farkı?
Şöyle özetleyeyim:
Ölçeklenebilirlik (Scalability)
Anladık mı?
Tekrar edelim:
Minimum koşullarda hizmet satın aldıktan sonra, aldığınız hizmetleri anında (gerekirse sizin müdahaleniz gerekmeden) ihtiyaca cevap verecek kadar büyütebilme ve/veya ihtiyaç olduğu kadar gerekli diğer hizmetlerin satın alınmasına ve bunların “kullandığın kadar öde” ücretlendirilmesine müsaade eden bir platform türüne ölçeklendirilebilir denir. 🙂
Diyelim ki haftasonları insanları sosyal ortamlarda buluşturmak üzere bir proje geliştirdin ve bunun bir ayağı da web sitesi. Bariz ki siten hafta içi yatacak. Yani trafiğin hiç olmayacak, ama hafta sonları arı kovanına dönecek.
Basit bir barındırma sitesinden alacağımız “paylaşımlı barındırma hizmeti” haftasonları yetersiz kalacak, birkaç yüz veya bin kişi aynı anda siteye akın edince, site yavaşlayacak, yavaş siteyi zaman içerisinde kimseler kullanmayacak. Sen de çözüm olarak daha hızlı bir paylaşıma yıllık çok daha fazla ücret ödeyeceksin.
Oysa ölçeklendirilebilir bir bulut sitesinden hizmet alırsan, sitene gelen trafik arttıkça anlık olarak daha hızlı bir sunucu sana hizmet verecek, dolayısıyla müşterilerin yavaşlama hissetmeyecek, sen de o anlarda ne kadar dalga genişliği harcadıysan, o kadar para ödeyeceksin. “Kullandığın kadar öde.” Bu kadar basit.
Tabi ki bu çözümün yeterli olmadığı durumlar da var. Kendi ağına sahip olunması gereken durumlar da var. Ancak bu bilgilendirme onlar için değil.
Çok yakında ölçeklenebilir bulut sunucuları hakkında daha detaylı bir yazı daha paylaşacağım. O zamana kadar size iyi araştırmalar.
- zxffh fgh fghfdh ↩︎
-
50. Yıl Manifestosu
Hayırlı! bir Cuma günü öğlen saatlerinde takvimler 30 Haziran 1967’yi gösterdiğinde viyaklamışım anamın kollarında.
Bugün, yine hayırlı bir Cuma günü, takvimler 30 Haziran 2017’yi gösteriyor. Yarım asırlık bir ömrü deviriyorum.
Çeşitli yazarlar, entelektüeller ve hatta 4 mastırlı 8 lisanslı babalar çeşitli manifestolar yayınlamışlar kocca 50’ye geldiklerinde. Benim onlardan neyim eksik? Bir fazlam var! Okuduklarınızın hoşunuza gidip gitmemesi beni ilgilendirmiyor. Ne kadar çok beğenileceği hiç umurumda değil… O yüzden biraz acı gerçekleri haykıracağım manifestomda. Merak etmeyin, çok kısa! Sadece 5 madde. Çünkü hayat kısa!
1) Vicdanının elverdiği kadar “Carpe Diem!”
Evet, hayat kısa. Ancak sen hayat kısa diye gününü gün etmeyi, kendine “zarar” vermekle karıştırırsan o zaman hayatının içine zıçmış olursun. Beyni olan çok canlı var. Ancak insan beyninde, yani senin beyninde ayrı bir bölüm var. Ben oraya beynin vicdanı diyorum. Kimileri onu kalbinde arıyor, kimisi enerjide, kimi de din kitaplarının tümceleri arasında. Sen hangisine inanırsan inan, vicdanının sesine her zaman kulak ver. Sana en doğrusunu o söyleyecektir. Unutma, vicdan, bireye göre değişiklik gösteren bir “algılama sistemi”dir. O yüzden başkalarının senin vicdanını yargılamalarına izin verme.
2) Affetme, hoş gör!
Farklı kelimelerdir hoş görmek ve affetmek. Hoş görmek sen dahil herkesin hata yapabileceğini “anlamak”tır. Affetmek ise geri zekalı bir durumdur. Hata yapınca insanlar cezalandırılırlar. Gerek toplum tarafından, gerek doğa ana tarafından, gerekse de başka bir birey tarafından. Sen hiç cezalandırılmadın mı sevdiklerin tarafından? Sana hata yapıldığında sen niye cezalandırmayasın ki? Ancak gününü gün etmek için affetmen gerekiyorsa, et gitsin!
3) Pragmatik ol!
Çıkarcı, faydacı, vs. vs. “Ayy! Ne kadar çirkin sözcükler.” Yok ya! Daha neler! Aç gözlerini ve bir bak. Çıkarlarına ters yaşayan bir tek birey göster bana. Annen mi? Anneliği tatmak için seni doğurdu! Baban? Hiç sorma bunu! Sevgilin, eşin, dostun… Düşündün mü? Anladın mı?
4) Gözlemle!
Her şeyi gözlemle! Beş duyunu da kullanarak gözlemle her şeyi. Öğren! Merak etme, yorulmazsın. Muhteşem olanaklara sahip, sonsuz kaydedebilme özelliğine sahip bir beynin var. Üstelik 7/24 çalışıyor!
5) Sorgula!
Ama her şeyi sorgula! Yaptığın gözlemler boşa gitmesin. Öğren, öğrendikçe daha detaylı gözlemle, daha detaylı gözlemledikçe daha çok sorgula. Sen sorguladıkça vicdanın olgunlaşacak, hoş görün bilinçlenecek ve faydacılığının sınırları çizilecek.
(Bonus) Sevgi, aşk, nefret, para, güç… arama!
Onlar seni bulur. Merak etme, her biri ile gelen ikincil eylemler de beraberinde gelir, onları da öğrenirsin zamanla. Bunlardan kaçışın zaten olamaz. Günümüz dünyasının gerekleri bunlar. Mesela, sevdiğinde aldatılmayı öğrenirsin, aşık olduğunda ayrılmayı, nefret ettiğinde kıskanmayı, para istediğinde megalomanlığı, güç istediğinde tanrılaşmayı vs. vs. Bunlar hakkında öğretilen hiç bir öğretiyi kendine temel alma. “Sorgula”dığın müddetçe, sen kendi öğretilerini, kendi doğru ve yanlışlarını bulacaksın. Hiç acele etme.